top of page

Kızıl Gezegende Kan: Mars'taki İlk Cinayetin Davası Nerede Görülecek?

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Yılmaz Derviş
    Av. Yılmaz Derviş
  • 14 Nis
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Tem

İnsanlık, ayak izlerini kozmik kumsallara bırakma hayalini gerçekleştirdiğinde, yani Mars'ın kızıl tozuna ilk kalıcı koloniyi kurduğunda, kutlamalar sadece Dünya'da değil, ince atmosferin altında kurulan cam kubbelerin içinde de yankılanacaktır. Yeni bir başlangıç, yeni bir umut, belki de Dünya'nın hatalarından arınmış bir gelecek... Ama insan, doğasını bavuluna koyup gittiği her yere götürür. Ve o bavulda, sadece keşif ruhu ve bilimsel merak değil, aynı zamanda karanlık dürtüler, hırslar ve ne yazık ki şiddet de vardır. Peki, o kaçınılmaz gün gelip çattığında, Mars toprağına ilk kan döküldüğünde, yani ilk cinayet işlendiğinde ne olacak? Adalet, milyonlarca kilometre ötede, farklı bir gezegenin yerçekiminde nasıl tecelli edecek? Mars'ta işlenen ilk cinayetin davası nerede görülecek?


Mars yüzeyinde, bir yaşam kubbesinin önünde yerde yatan ve başından kan sızan bir astronot.
Tek tanık marstı. O da konuşmayı reddetti.

Bu soru, sadece lojistik bir bulmaca değil, aynı zamanda hukukun, egemenliğin ve adaletin temel kavramlarını sarsan felsefi bir depremdir. Dünya'da alıştığımız yargı sistemleri, ulusal sınırlar ve uluslararası anlaşmalar üzerine kuruludur. Peki ya sınırlar gezegenler arası mesafelerle çizildiğinde?


İlk akla gelen cevap, belki de mevcut uzay hukukuna başvurmaktır. 1967 tarihli Dış Uzay Antlaşması, uzayın ve gök cisimlerinin herhangi bir devlet tarafından egemenlik iddiasıyla sahiplenilemeyeceğini belirtir. Mars, hukuken "sahipsiz" bir alandır. Ancak aynı antlaşmanın VIII. Maddesi, bir devletin uzaya fırlattığı bir nesneye ve üzerindeki personele yargı yetkisini ve kontrolünü elinde tuttuğunu söyler. Bu durumda, cinayeti işleyen kişinin vatandaşlığına mı bakılacak? Yoksa maktulün? Ya ikisi farklı uluslardan ise? Veya Mars kolonisi, birden fazla ülkenin ortak projesi ise, hangi ülkenin yasaları ve mahkemeleri yetkili olacak? Belki de üssü kuran ve yöneten kuruluşun (özel bir şirket veya uluslararası konsorsiyum) kendi iç kuralları mı devreye girecek?


Karşımıza çıkan yargı yetkisi kaosu, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Dava hangi mahkemede görülürse görülsün, hangi hukuk sistemi uygulanacak? Dünya'daki bir ülkenin ceza kanunu, Mars'ın benzersiz koşullarında (izolasyon, kaynak kıtlığı, sürekli tehlike altında yaşama, farklı sosyal dinamikler) işlenen bir suça ne kadar adil bir çerçeve sunabilir? Belki de Mars kolonileri için, Dünya normlarından farklılaşan, kendi özgün koşullarını dikkate alan yeni bir "Mars Hukuku" mu yaratılmalı? Bu hukuk, "yaşama hakkı"nı Dünya'daki gibi mi tanımlayacak, yoksa bir koloninin hayatta kalması için bireysel hakların sınırlandırılabileceği daha pragmatik (?) bir yaklaşım mı benimseyecek? Bu düşünce bile tüyler ürpertici, değil mi?


Ve işin pratik zorlukları var:


  • Kanıt Toplama: Mars'ın düşük yerçekimli, tozlu ve potansiyel olarak tehlikeli ortamında bir olay yeri nasıl incelenecek? Dünya'daki standart kriminalistik prosedürler ne kadar geçerli olacak? Dijital kanıtların güvenliği?


  • Tanıklar: Tanıklar Mars'ta. Dava Dünya'da görülürse, bu tanıklar nasıl ifade verecek? Gecikmeli ve potansiyel olarak manipülasyona açık iletişim hatları üzerinden mi? Mars'taki uzun süreli izolasyonun tanıkların psikolojisi ve hafızası üzerindeki etkileri nasıl değerlendirilecek?


  • Sanığın Hakları: Sanığın adil yargılanma hakkı, avukata erişimi, tutukluluk koşulları nasıl sağlanacak? Sanık, yargılanmak üzere Dünya'ya mı "iade" edilecek? Ya da Mars'ta bir mahkeme ve hatta bir cezaevi mi kurulacak? Sınırlı kaynaklarla bu mümkün mü?


  • Yaptırım: Suçlu bulunursa, cezası ne olacak? Mars'ta bir "ömür boyu hapis" ne anlama gelir? Topluma geri kazandırma imkanı olmayan bir ortamda cezanın amacı ne olacak?


Bu sorular, bizi daha derin felsefi sulara çekiyor: Adalet kavramının kendisi evrensel midir, yoksa yerel koşullara göre şekillenen kültürel bir inşa mıdır? Dünya'dan milyonlarca kilometre uzakta, hayatta kalmanın en temel öncelik olduğu bir ortamda, adalet arayışı lüks bir kavrama dönüşebilir mi? Yoksa tam tersine, insanlığın yeni bir dünyada kuracağı medeniyetin temel taşı mı olmalıdır?


Mars'taki ilk cinayet davası, sadece bir suçlunun akıbetini belirlemekle kalmayacak, aynı zamanda insanlığın kendi geleceğiyle ve kozmik kaderiyle ilgili temel soruları sormasına neden olacaktır. Bu dava, belki de Dünya'daki hukuk sistemlerinin yetersizliğini, ulus-devlet kavramının sınırlarını ve insan doğasının evrensel (ve bazen karanlık) yönlerini acı bir şekilde ortaya koyacak kozmik bir ayna işlevi görecektir.


Belki de çözüm, uluslarüstü bir "Uzay Mahkemesi" kurulmasında, tüm insanlığı temsil eden birleşik bir uzay hukuku oluşturulmasında yatmaktadır. Ama bu idealizme ulaşmak, farklı ulusal çıkarları ve hukuk geleneklerini uzlaştırmak, belki de Mars'a koloni kurmaktan daha zor olacaktır.


O ilk kan kızıl toprağa düştüğünde, vereceğimiz cevap, sadece bir davayı çözmekle kalmayacak, yıldızlara uzanan yolculuğumuzda nasıl bir medeniyet inşa etmek istediğimizi de gösterecektir. Adalet, Dünya'ya özgü bir lüks mü kalacak, yoksa insanlığın ayak bastığı her yerde kök salması gereken evrensel bir değer mi olacak? İşte asıl dava bu.



Yorumlar


bottom of page